top of page

Paylaşma ve yardımlaşma ibadeti olarak zekat
Zekât, İslâm’ın farz kıldığı ibadetlerden birisidir. Zekât, zengin olanların sahip oldukları mal veya paranın kırkta birini her yıl ihtiyacı olan kimselere vermesidir. Allah Kuran’da, “Namazı kılın, zekâtı verin, peygambere itaat edin ki mer-hamet göresiniz.” (24/Nûr suresi, 56) sözleriyle zekâtın zorunlu bir ibadet olduğunu bildirmektedir.

Zekât, temizleme, bereket ve çoğalma anlamlarına gelir. Zekât, kimsesizleri, yoksulları düşünme alışkanlığı kazandırır. Bu da ahlâkî bir olgunlaşmaya götürür. Allah şöyle buyurmuştur: “Allah yolunda malını veren kimse temizlenir.” (92/Leyl suresi, 18) Ayrıca, sahip olduğumuz maddî varlığımızın kıymetini bilmemizi sağlar.

Allah zekât vermeyi zorunlu, dinî bir görev saymakla zenginlere ellerindeki malların bir kısmını başkalarıyla paylaşmalarını emretmiştir. Bu yolla toplum içerisindeki yoksulların gözetilmesini, toplumsal huzur ve barışın sağlanmasını istemiştir.


Zekât, Allah’ın bize vermiş olduğu nimetlere karşılık bir şükür ifadesidir. Malın şükrü ancak zekât ve sadaka vermekle yerine getirilir. Zekât vermekle hem verdiği nimetler için Allah’a teşekkür görevimizi hem de içinde yaşadığımız topluma karşı insanlık ve vatandaşlık görevlerimizi yerine getirmiş oluruz. Çünkü, zenginlerimiz bu kazançlarını diğer insanlar aracılığıyla kazandıkları için, yaşadıkları topluma karşı görevlerini, bu toplumun yoksullarına zekât vererek yerine getirmiş olurlar.

Zekât vermek yoksulların sorunlarıyla ilgilenme bilinci kazandırır. Yoksulların gözetilmesi toplumdaki sosyal adaletin güçlendirilmesine katkı sağlar. Çünkü zekât, zenginle yoksul arasındaki bağı güçlendirir.

“Zekât İslâmın köprüsüdür.” (Şihabulahbar, (terc) s. 75 ) hadisi sizce ne anlatmaktadır?

ZEKÂT

Zekâtı farz kıldı Allah, 
Zengin kullar versin diye. 
Yoksulların yüzü gülsün, 
Mutluluğa ersin diye. 


Sosyal yardım, dayanışma,
Bir toplumun temelidir.
Müminlerin kaynaşması,
Rabbimizin emelidir.

ZEKATLA İLGİLİ AYETLER

Bakara Sûresi

“Namazı tam kılın, zekâtı hakkıyla verin, rükû edenlerle beraber rükû edin.” (el-Bakara, 43)

“Vaktiyle biz, İsrailoğullarından: Yalnızca Allah’a kulluk edeceksiniz, ana-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz diye söz almış ve «İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin» diye de emretmiştik. Sonunda azınız müstesna, yüz çevirerek dönüp gittiniz.” (el-Bakara, 83)

“Namazı kılın, zekâtı verin, önceden kendiniz için yaptığınız her iyiliği Allah’ın katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı noksansız görür.” (el-Bakara, 110)

“İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah’ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır!” (el-Bakara, 177)

“İman edip iyi işler yapan, namaz kılan ve zekât verenler var ya, onların mükâfatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur, onlar üzüntü de çekmezler.” (el-Bakara, 277)

Nisâ Sûresi

“Kendilerine, ellerinizi savaştan çekin, namazı kılın ve zekâtı verin, denilen kimseleri görmedin mi? Sonra onlara savaş farz kılınınca, içlerinden bir gurup hemen Allah’tan korkar gibi, hatta daha fazla bir korku ile insanlardan korkmaya başladılar da «Rabbimiz! Savaşı bize niçin yazdın! Bizi yakın bir süreye kadar ertelesen (daha bir müddet savaşı farz kılmasan) olmaz mıydı?» dediler. Onlara de ki: «Dünya menfaati önemsizdir, Allah’tan korkanlar için ahiret daha hayırlıdır ve size kıl payı kadar haksızlık edilmez.»” (en-Nisâ, 77)

“Fakat içlerinden ilimde derinleşmiş olanlar ve müminler, sana indirilene ve senden önce indirilene iman edenler, namazı kılanlar, zekâtı verenler, Allah’a ve ahiret gününe inananlar var ya; işte onlara pek yakında büyük mükâfat vereceğiz.“ (en-Nisâ, 162)

Mâide Sûresi

“Andolsun ki Allah, İsrailoğullarından söz almıştı. (Kefil olarak) içlerinden on iki de başkan göndermiştik. Allah onlara şöyle demişti: Ben sizinle beraberim. Eğer namazı dosdoğru kılar, zekâtıverir, peygamberlerime inanır, onları desteklerseniz ve Allah’a güzel borç verirseniz (ihtiyacı olanlara Allah rızası için faizsiz borç verirseniz) andolsun ki sizin günahlarınızı örterim ve sizi, zemininden ırmaklar akan cennetlere sokarım. Bundan sonra sizden kim inkâr yolunu tutarsa doğru yoldan sapmış olur.”  (el-Mâide, 12)

“Sizin dostunuz (veliniz) ancak Allah’tır, Resûlüdür, iman edenlerdir; onlar ki Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılar, zekâtı verirler.” (el-Mâide, 55)

Arâf Sûresi

“Bize, bu dünyada da iyilik yaz ahirette de. Şüphesiz biz sana döndük.» Allah buyurdu ki: Kimi dilersem onu azabıma uğratırım; rahmetim ise her şeyi kuşatır. Onu, sakınanlara, zekâtı verenlereve âyetlerimize inananlara yazacağım.” (el-Arâf, 156)

Tevbe Sûresi

“Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün; onları yakalayın, onları hapsedin ve onları her gözetleme yerinde oturup bekleyin. Eğer tevbe eder, namazı dosdoğru kılar, zekâtı da verirlerse artık yollarını serbest bırakın. Allah yarlığayan, esirgeyendir.” (et-Tevbe, 5)

“Fakat tevbe eder, namaz kılar ve zekât verirlerse, artık onlar dinde kardeşlerinizdir. Biz, bilen bir kavme âyetlerimizi böyle açıklıyoruz.” (et-Tevbe, 11)

“Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı verenve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır” (et-Tevbe, 18)

“Sadakalar (zekâtlar) Allah’tan bir farz olarak ancak, yoksullara, düşkünlere, (zekât toplayan) memurlara, gönülleri (İslâm’a) ısındırılacak olanlara, (hürriyetlerini satın almaya çalışan) kölelere, borçlulara, Allah yolunda olana, yolda kalana mahsustur. Allah pek iyi bilendir, hikmet sahibidir.” (et-Tevbe, 60)

“Mümin erkeklerle mümin kadınlar da birbirlerinin velileridir. Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkorlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve Resûlüne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz Allah azîzdir, hikmet sahibidir.” (et-Tevbe, 71)

“Onların mallarından sadaka  (zekât) al; bununla onları (günahlardan) temizlersin, onları arıtıp yüceltirsin. Ve onlar için dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (onları yatıştırır). Allah işitendir, bilendir.” (et-Tevbe, 103)

Meryem Sûresi

“«Nerede olursam olayım, O beni mübarek kıldı; yaşadığım sürece bana namazı ve zekâtı emretti.»” (el-Meryem, 31)

“Halkına namazı ve zekâtı emrederdi; Rabbi nezdinde de hoşnutluk kazanmış bir kimse idi.” (el-Meryem, 55)

En’am Sûresi

“Onları, emrimiz uyarınca doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlı işler yapmayı, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahyettik. Onlar, daima bize ibadet eden kimselerdi.” (el-En’am, 73)

Hac Sûresi

“Onlar (o müminler) ki, eğer kendilerine yeryüzünde iktidar verirsek namazı kılar, zekâtı verirler, iyiliği emreder ve kötülükten nehyederler. İşlerin sonu Allah’a varır.” (el-Hac, 41)

“Allah uğrunda, hakkını vererek cihad edin. O, sizi seçti; din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi; babanız İbrahim’in dininde (de böyleydi). Peygamberin size şahit olması, sizin de insanlara şahit olmanız için, O, gerek daha önce (gelmiş kitaplarda), gerekse bunda (Kur’an’da) size «müslümanlar» adını verdi. Öyle ise namazı kılın; zekâtı verin ve Allah’a sımsıkı sarılın. O, sizin mevlânızdır. Ne güzel mevlâdır, ne güzel yardımcıdır!“ (el-Hac, 78)

Mü’minûn Sûresi

“Onlar ki, zekâtı verirler;” (el-Mü’minûn, 4)

Nûr Sûresi  

“Onlar, ne ticaret ne de alış-verişin kendilerini Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamadığı insanlardır. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.” (en-Nûr, 37)

“Namazı kılın; zekâtı verin; Peygamber’e itaat edin ki merhamet göresiniz.” (en-Nûr, 56)

Neml Sûresi  

“Namazı kılan, zekâtı veren ve ahirete de kesin olarak iman eden müminler için bir hidayet rehberi ve bir müjdedir.” (en-Neml, 3)

Rum Sûresi   

“İnsanların mallarında artış olsun diye verdiğiniz herhangi bir faiz, Allah katında artmaz. Allah’ın rızasını isteyerek verdiğiniz zekâta gelince, işte zekâtı veren o kimseler, evet onlar (sevaplarını ve mallarını) kat kat arttıranlardır.” (er-Rum, 39)

Lokman Sûresi    

“O kimseler, namazı kılarlar, zekâtı verirler; onlar ahirete de kesin olarak iman ederler.” (el-Lokman, 4)

Ahzâb Sûresi

“Evlerinizde oturun, eski cahiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah’a ve Resûlüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.” (el-Ahzâb, 33)

Fussulet Sûresi

“Onlar zekâtı vermezler; ahireti inkâr edenler de onlardır” (el-Fussulet, 7)

Mücâdele Sûresi

“Gizli bir şey konuşmanızdan önce sadakalar vermekten çekindiniz mi? Bunu yapmadığınıza ve Allah da sizi affettiğine göre artık namazı kılın, zekâtı verin Allah’a ve Resûlüne itaat edin. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (el-Mücâdele, 13)

Müzzemmil Sûresi

“(Resûlüm!) Senin, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, (bazen) yarısını, (bazen de) üçte birini yatmadan (ibadetle) geçirdiğini ve beraberinde bulunanlardan bir topluluğun da (böyle yaptığını) Rabbin elbette biliyor. Gece ve gündüzü (içinde olup bitenleri iyiden iyiye) ölçüp biçen ancak Allah’tır. O sizin, bunu sayamayacağınızı bildiği için, sizi bağışladı. Artık, Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun. Allah bilmektedir ki, içinizde hastalar bulunacak, bir kısmınız Allah’ın lütfundan (rızık) aramak üzere yeryüzünde yol tepecekler, diğer bir kısmınız da Allah yolunda çarpışacaklardır. O halde Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah’a gönül hoşluğuyla ödünç verin. Kendiniz için önden (dünyada iken) ne iyilik hazırlarsanız Allah katında onu bulursunuz; hem de daha üstün ve mükâfatça daha büyük olmak üzere. Allah’tan mağfiret dileyin, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir” (el-Müzzemmil, 20)

Beyyine Sûresi

“Halbuki onlara ancak, dini yalnız O’na has kılarak ve hanifler olarak Allah’a kulluk etmeleri, namaz kılmaları ve zekât vermeleri emrolunmuştu. Sağlam din de budur.” (el-Beyyine, 5)

ZEKATLA İLGİLİ HADİSLER

Zekat İslâmın Beş Şartından Birisidir

İbni Ömer radıyallahu anhümâ‘dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“İslâm dini beş esas üzerine kurulmuştur: Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın resulü olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, hacca gitmek ve ramazan orucunu tutmak. ” (Buhârî, Îmân 1, 2; Tefsîru sûre (2), 30; Müslim, Îmân 19–22)

Talha İbni Ubeydullah radıyallahu anh şöyle dedi:

Uzaktan sesini duyup ne dediğini anlayamadığımız saçı başı dağınık Necidli bir adam Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzuruna geldi. Resulullah’a yaklaştı. Bir de baktık ki, İslâm’ın ne olduğunu soruyor. Bunun üzerine Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:

– “Bir gün bir gecede beş vakit namaz kılmaktır” buyurdu. Adam:

– Kılmam gereken başka namaz var mı? dedi.

– “Hayır yok! Nâfile olarak kılarsan o başka” buyurdu. Resûlullah sallahu aleyhi ve sellem sözüne devam ederek:

– “Bir de ramazan ayı orucunu tutmaktır” buyurdu. Adam yine:

– Tutmam gereken başka oruç var mı? dedi. Resûl–i Ekrem Efendimiz:

– “Hayır yok. Nâfile olarak tutarsan o başka!” buyurdu.

Râvî Talha radıyallahu anh diyor ki, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem adama zekât vermeyi söyledi. Adam:

– Vermem gereken başka sadaka var mı? dedi.

– “Hayır yok. Nâfile olarak verirsen o başka” buyurdu.

Bu defa Adam:

– Bu söylediklerinden ne fazla ne eksik yaparım” diyerek Resûlullah’ın huzurundan ayrıldı.

Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

– “Eğer sözüne sahip çıkarsa, kurtuldu gitti” buyurdu. (Buhârî, Îmân 34, Savm 1, Şehâdât 26, Hiyel 3; Müslim, Îmân 8, 9)

Önce Şehadet Sonra Namaz Ardından da Zekat

İbni Abbas radıyallahu anhümâ‘dan rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem Muaz’ı Yemen’e (vali ve zekât âmili olarak) göndermiş ve ona şu tâlimâtı vermiştir:

– “Onları önce Allah’tan başka tanrı olmadığına ve benim, Allah’ın elçisi olduğuma şehâdet getirmeye davet et. Eğer bunu itiraf ile sana itaat ederlerse, Allah’ın, onlara günde beş vakit namazı farz kıldığını açıkla. Buna da itaat ederlerse, zenginlerinden alınıp fakirlerine verilecek olan zekâtı Allah’ın farz kıldığını onlara bildir. ” (Buhârî, Zekât 1, Tevhîd 1; Müslim, Îmân 29)

İbni Ömer radıyallahu anhümâ‘dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Allah’tan başka ilâh olmadığına, Muhammed’in, Allah’ın elçisi olduğuna şehâdet edinceye, namazı kılıp zekâtı verinceye kadar insanlarla savaşmam bana emrolundu. Bunları yaparlarsa, –İslâm’ın hakkı olan hadler hariç– canlarını, mallarını benden korumuş olurlar. Gerçek durumlarının hesabını görmek ise Allah’a kalmıştır. ” (Buhârî, Îmân 17, 28, Salât 28, Zekât 1, İ’tisâm, 2, 28; Müslim, Îmân 33–36)

Ebû Hüreyre radıyallahu anh dedi ki, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem‘in vefatı üzerine, yerine Ebû Bekir halife seçilip de Araplar’dan kimileri dinden dönünce, Ebû Bekir bunlara karşı savaş açtı. Bunun üzerine Ömer radıyallahu anh :

– Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem “Ben insanlarla Allah’tan başka ilâh yoktur deyinceye kadar savaşmakla emrolundum. Kim kelime–i tevhîdi söylerse, –İslâm’ın hakkı olan hadler hariç– mal ve canını benden korumuş olur. Gerçek hesabını görmek ise Allah’a kalmıştır” buyurmuşken şimdi sen onlarla nasıl savaş edersin? diye karşı çıktı.

Ebû Bekir:

– Allah’a yemin ederim ki, namazla zekâtın arasını ayıranlarla mutlaka savaşırım. Çünkü zekât, malın (ödenmesi gerekli) hakkıdır. Allah’a yemin ederim ki, Resûlullah’a verdikleri bir deve yularını bile bana vermekten kaçınırlarsa, sırf bu sebepten dolayı onlarla savaşırım” cevabını verdi.

Bunun üzerine Ömer radıyallahu anh şöyle dedi:

“Yemin ederim ki, zekât vermek istemeyenlerle savaş konusunda Allah Teâlâ’nın, Ebû Bekir’in kalbine tam bir kararlılık vermiş olduğunu gördüm ve doğrunun bu olduğunu anladım. ” (Buhârî, İ’tisâm 2, Zekât 1, 40, İstitâbe 3; Müslim, Îmân 32)

Cennete Götürecek Amel

Ebû Eyyûb radıyallahu anh demiştir ki bir adam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e:

– Beni cennete götürecek bir amel söyle! dedi. Resûl–i Ekrem de:

– “Allah’a ibadet eder, O’na hiçbir şeyi ortak koşmazsın. Namazı kılar, zekâtı verir ve akrabanı görüp gözetirsin!” buyurdu. (Buhârî, Zekât 1, Edeb 10; Müslim, Îmân 12, 14)

Ebû Hüreyre radıyallahu anh dedi ki, bedevînin biri Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve:

– Ey Allah’ın Resulü! İşlediğim takdirde cennete gireceğim bir amel söyle bana, dedi. Resûl–i Ekrem:

– “Allah’a, hiçbir şeyi ortak koşmaksızın kulluk edersin. Farz olan namazları kılarsın. Yine farz olan zekâtı verirsin ve ramazan orucunu tutarsın” buyurdu. Bedevî:

– Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, bu söylediklerine hiçbir şey ilâve etmem, dedi.

Adam dönüp gidince Peygamber aleyhisselâm:

– “Cennetlik birini görmek kimi mutlu ediyorsa, şu kişiye bakıversin!” buyurdu. (Buhârî, Zekât 1; Müslim, Îmân 15, Fezâilü’s–sahâbe 150)

Allah Rasûlüne Biat Etmenin Şartı

Cerîr İbni Abdullah radıyallahu anh şöyle dedi:

“Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem‘e, namaz kılmak, zekât vermek ve bütün müslümanların iyiliğini istemek üzere biat ettim. ” (Buhârî, Îmân 42, Mevâkîtü’s–salât 3, Zekât 2, Şurût 1; Müslim, Îmân 97–98)

Zekat Vermeyenlerin Cezâsı

Ebû Hüreyre radıyallahu anh‘den rivayet edildiğine göre Resûlullah sal

düzenlemek için tıklayın. Çok kolay.

Bayburt Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Bu site Seher Çalışkan tarafından kurulmuştur.

bottom of page